Sayı 25

Selçukhan Oğlu Mikail

Selçuk Bey geniş bozkırlarda sabah güneşini seyrederken,

Hayallere dalıyor, diğer eliyle istemsizce kır atının tüylerini seviyordu.

4 evladı kılıç talimi yaparken, gözleri sevgiyle evlatlarının üzerine kayıyordu.

Beş parmağın beşi bir olsa da Mikail’in yeri başkaydı.

At binmede hünerli, ok atmada mahir cesur mu cesur bir yiğitti.

Çadırın kapısına yönelen Selçuk Bey karşısında eşi Gülsüm hatunu gördü.

Hanımlar hanımı, kahraman kadın,

Dört yiğidin anası gözümle gördüğüm, gönlümle sevdiğim.

Çadırımın güneşi, kalbimin eşi.

Gülsüm hanımın yüzünde güller açmıştı. Kocası Selçukhan’a karşı tebessümler belirmiş, beyler beyi, hanlar hanı Selçukhan, başıma taç ol, ömrüme yoldaş.

Ulu tanrım sana uzun ömür versin. Diye karşılık vermişti.

Çadır şen haneler mutluydu. Kem gözlerin şerrinden korunmak için kurbanlar kesiliyor, yaradana dualar ediliyordu.

Mevsimler bile değişiyordu, insan ömrü değişmez mi?

Mutlu giden ömür endişeye büründü. Ülkede savaş söylentileri başladı.

Selçuk Bey en büyük oğlu Mikail’e güveniyordu. Selçuk Bey yaşlı,  birazda yorgun. Topladı evlatlarını yanına; “Gözüpek yiğitlerim,

Kanımdan kanım, canımdan canım,

Gülerken güldüklerim, ağlarken ağladıklarım.

Düşmanlar hanlığımıza saldırıyor. Oğuz beyi bize görev verdi. Oğullarım size güveniyorum. Dedem korkutun size verdiği isimleri hak ettiniz, bu isimleri sürdürmenin vakti geldi.”

Dört asker dört ata bindiler, biri ak, biri kara. Biri kır, biri boz.

Ak atıyla Mikail Bey rüzgar gibi dağdan aştı, tepeden geçti, yanındaki silahlı askerleriyle oğuz ordularına yetişti.

Düşmanla kıran kırana, göğüs göğse savaştılar. İsmini kuşlar söyledi, dedem Korkut destanlar yazdı.

Islıklı ok apansız Mikail’in kalbine saplandı.

Savaşın en şiddetli zamanı kara haber ilden ile,  boydan boya yayıldı. Mikail’in ölümü cihanı sarstı.

Selçuk Bey beklerken mutlu haberi,

dönmedi dört oğlunun hepsi geri.

Gelen üç oğul haber verdiler, Mikail kardeşimizi Azrail aldı dediler.

Selçuk beyin döküldü göz yaşı,  feryadıyla inletti dağı taşı.

Mikail’i alan Azrail’e seslendi,

“Can vereyim aldığın canın yerine.

Sende ver oğlumu bizlere.“

Azrail denen ölüm meleği,

Evladımın yerini kim tutar,

Babasını sevgiyle kim sarar.

Azrail meleği seslendi Selçukhan’a,

Mikail merhametiyle yakındır bana.

Tanrı onu sizden çok sevdi,

O yüzden yanında yer verdi.

Mikail’in vardı iki oğlu, Selçuk Beyin torunu,

Baldan tatlı,  güllerden güzel kokulu.

Tuğrul ve çağrıydı adları,

Hak’kın en güzel armağanları.

İki kardeş babaları gibi cesur,

Gözü kara düşmana korku salardı.

İsimleri söylenince kalplere ürperti verirdi.

Mikail Bey gibi onlarda cömert, Gülsüm anaya laik merhametli yiğitlerdi.

Günlerden bir gün yaşlı Selçuk beyde kavuştu oğlu Mikail’e,

Vasiyet etti beyliği Tuğrul ve Çağrı beye.

Tuğrul ve çağrı bey birbirine bağlı iki kardeş,

Devleti uzun ömürlü ettiler sanki bir güneş.

Halkı gurur duydu Mikail’in oğullarıyla,

İlelebet yaşadılar Türk ismine yakışır soylarıyla.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu