
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken masal masal maniki yolda saydım on iki on ikinin yarısı tilki çakal karısı masal masal matladı iki fare atladı kurbağa kanat taktı tos vurdu bardağa çocuk çıktı çardağa çardağın çatısı çürük, elmanın arası açık açtım baktım içine, kurtlar düştü peşime, kaç kaçarmısın, koş koşarmısın gele gele geldim buracığa dahi masal nereciğe oturdum tepeciğe, anlattım her çocuğa.
Bakalım Vezir Huşmendin hikayesi nasılmış. Haydi başlayalım.
Evet kıymetli okurlar şimdi size Vezir Huşmend’in masalını anlatacağım. Kaf dağından çok uzak bir diyarda, Hindistan denen ülkede bir padişah huzur içinde yaşarmış. Çünkü çok akıllı ve zeki bir vezir olan Vezir Huşmend tüm ülkeyi idare eder Padişahın bir dediğini iki etmezmiş.
Bir gün padişah vezirini huzuruna çağırmış ve artık on dört yaşına giren oğlunun savaş eğitimi alma zamanının geldiğini söyleyerek ona çok önemli bir görev vermiş.
Vezir Huşmend hemen ülkedeki en iyi binicileri, en iyi ok atıcılarını ve en usta kılıç kullananları huzuruna çağırmış. Hepsini imtihandan geçirerek en iyilerin de iyilerini seçerek şehzadeye eğitim verdirmeye başlamış. Yıllar böylece akıp gitmiş. Nihayet şehzade eğitimini tamamlamış ve babasının huzuruna yiğit bir delikanlı olarak çıkmış.
Yapılan çeşitli gösterilerde hünerini göstererek babasının yerine ülkeyi çok büyük bir marifetle yönetebileceğini de göstermiş. Padişah bu gösterileri izledikten sonra kendi kendine düşünmüş. Bu işin de üstesinden geldi Vezir Huşmend acaba ona çok zor bir görev versem yerine getirebilir mi. Diye düşünmüş ve huzuruna çağırmış.
Yaptığı işlerden ve vezirliğinden çok memnun olduğunu söylemiş. Sonra da demiş ki. Ey vezirim Huşmend oğlumun evlilik çağı da geldi. Ancak ben düğününe herkesin bulunmasını istiyorum. Ayrıca ülkemizin sınırında bulunan o kocaman deniz varya. O deryanında düğüne gelmesini istiyorum. Hadi bakalım. Sana yedi gün mühlet ya bu işi halledersin ya da ben bilirim yapacağımı.
Vezir Huşmendin rengi atmış sevgili okurlar. Ne yapacağını şaşırmış ama padişah dediğim dedik bir adam. İtiraz edememiş. “Başüstüne efendim” diyerek huzurdan çıkmış. Çıkmış çıkmasına da koskoca derya deniz düğüne nasıl getirilir, ya da getirilir mi? bunları düşünür dururmuş.
Bu halle evine gelmiş. Vezir Huşmendin genç çağında akıllımı akıllı, güzeller güzeli bir kızı varmış. Babasının bu durumunu görünce merak edip sormuş. “Ne oldu babacağım niye düşüncelisin?” Vezir olduğu gibi anlatmış her şeyi.
Küçük kız başlamış gülmeye. “Sevgili babacığım bugüne kadar sen padişahımızın her dediğini, her emrettiğini yaptın. Her işin üstesinden geldin. Padişahımız bu sefer seni imtihan ediyor. Acaba olmayacak bir şey istesem ne yapacak diye. Bu işin çözümü kolay. Şimdi büyük camdan bir şişe yaptıracaksın. Sonra gidip o şişeyi deryadan dolduracaksın. Dört sandık hazırlayacaksın. Her birine ayrı ayrı hediyeler koyacaksın. O sandıkların içine su geçmeyecek şekilde kapatacaksın. Padişahın huzuruna çıkmadan önce üzerine deryadan aldığın sudan bir miktar dökeceksin Sonra da padişahın huzuruna girip “Efendimiz deryanın çok selamı var. Tüm varlığım ile gelirsem padişahımızın ülkesi sular altında kalır o yüzden sadece bir şişe ile düğününe katılıyorum. Ayrıca da bu hediyeleri kendisine gönderiyorum ey vezir Huşmend benim adıma sen takdim edersin dediğini söyleyeceksin. Padişahımız akıllıdır ve deryanın düğüne gelmeyeceğini bilir. Senin böyle bir çözümle gitmende hoşuna gidecek ve seni bağışlayacaktır demir.
Vezir kızının bu akıllı düşüncesine ve bulduğu çözüme çok sevinmiş. Hemen ülkenin sınırındaki denizin bulunduğu yere gitmiş. Camdan yaptırdığı çok güzel şişeye deniz suyundan doldurmuş. Sonra kızının dediği gibi dört büyük sandık hazırlatmış ve birinin içine altın doldurmuş. Diğerinin içine kıymetli kumaşlar koymuş. Diğer bir sandığa kristalden yaptırdığı çok güzel cam şişeler koymuş. Bir diğer sandığı da boş olarak günü geldiğinde huzura çıkmış.
Herkes çok merak etmiş. Yedinci günün sonunda acaba vezir Huşmend padişahın bu isteğini yerine getirebilecekmi diye. Nihayet vezir Huşmend huzura girmiş. Yanında dört büyük ve üzerlerinden sular sızan ıslak sandıklarla padişahını selamlamış.
Hemen yanındaki hizmetlilerin taşıdığı içinde deniz suyu bulunan kocaman cam şişeyi padişahın önüne bıraktırmış. Sonra da kendisi selam vererek sandıkların yanında durup başlamış konuşmaya.
“Yüce padişahım şehzademizin düğününe davet etmek için denizin kıyısına gittim ve kendisini düğününüze davet ettim. Çok hoşuna gitti. Size saygılarını gönderdi. Ancak ben tüm efradımla ve varlığımla gelirsem yüce padişahın ülkesini sularım basar, insanları ve ülkesi zarar görür. Onun yerine bir şişe içinde benden bir parçayla düğününe katılmak isterim. Ayrıca bu hediyeleri de benim adıma padişahımıza sunun” diye selamlarını size gönderdi” demiş.
Padişah çok merak etmiş ve “Aç bakalım ne hediye göndermiş deniz bize” diye emretmiş.
Vezir Huşmend hemen sandıkların üçünü açarak içindeki kıymetli hediyeleri takdim etmiş. Nihayet dördüncü sandığı açtığında ise sandığın içinin boş olduğunu gören padişah hemen kükremiş. “Eee bu sandık boş.” Vezir huşmend, Efendimiz boş değil. O sandığın içinde benim size olan sevgim, sadakatim ve bağlılığım var. Siz ne zaman bana bir işi emrederseniz, sizi memnun etmek için tüm gayretimle o işi yapmaya çalışırım.” Demiş.
Bu durum padişahın çok hoşuna gitmiş ve Vezir huşmendi çok kıymetli hediyelerle ve başvezirlikle ödüllendirdiğini söylemiş. Ancak Vezir Huşmend padişahdan izin isteyerek bir hususu belirtmek istediğini söylemiş.
“Efendimiz, siz bana bu vazifeyi verdiğiniz zaman ben çok üzülmüş ve başaramayacağımdan korkmuştum. Ancak benim bir akıllı kızım var. Genç çağında ama aklı çok yüksek. Onun verdiği akılla ben bu güzel hazırlığı yaparak huzurunuza çıktım” demiş.
Padişah başlamış gülmeye. “Ey Vezirim Huşmend, bende biliyorum denizin düğünüme gelmeyeceğini. Ancak senin aklının da çok olduğunu bildiğim için merak ettim acaba böyle zor bir görev versem ne yapar, huzuruma nasıl gelir diye çok merak ettim. Ancak sen zekanı kullanıp hem kızınla konuşup fikir aldın hem de beni çok memnun ettin. Seni baş vezir yapıyorum. Küçük kızını da sana yardımcı tayin ediyorum.” Diyerek tekrar cömertliğini ve iyi yürekliliğini göstermiş.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. Gökten üç elma düşmüş. Birisi anlatının, diğeri dinleyenin üçüncüsü de bu masalı bize aktaran ninemin başına düşsün olur mu?
Hoşçakalın.