
Merhaba sevgili okuyucular. Kayıp Tarak Masalı TRT çocuk televizyonunda sunduğumuz Kaf Dağı Masalları isimli programın en sevilen ve beğenilen masalı olarak çok güzel dönüşler ve tepkiler aldı. Şimdi size kendi yazdığım ve sizler tarafından çok beğenilen bu masalı sunuyorum.
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir zamanlar Kaf dağının yemyeşil ormanlarının bulunduğu yamaçlarından birine sırtını dayamış güzel bir köy varmış. Bu köyde Adı dev olan kocaman bir adam köyün en güzel ve büyük evinde yaşıyormuş
Bu adamın 3 tane keçisi varmış. Geçimini keçilerinden sağdığı sütü, sütten yaptığı peyniri, yoğurdu, yağı satarak sağlarmış. Kaf dağının baş kenti olan Kaf şehrinin yakınında yaşadıağı için her ayın ilk hafta sonu şehre iner, tüm alışverişini yaparak tekrar evine dönermiş.
O hafta sonu yine dev adam şehre inmiş. Çarşıda gezerken bir keçi görmüş ve çok sevmiş bu keçiyi. Hemen almak için satıcı çobanın yanına yaklaşmış. Çoban garip biriymiş. “Ben çok büyüğüm, bir devim, herhalde o yüzden gözüme garip göründü bu çoban” diye düşünmüş. Ama yine de kafası karışmış dev adamın. Keçiyi almak istediğini söylemiş çobana. Pazarlık etmişler. Sonunda satın almış. Çoban keçiyi teslim ederken bir de tarak vermiş deve. Ve demiş ki “Bak dev adam, bu tarakla bu keçiyi her sabah güneş doğarken, ve her öğleden sonra tararsan sana bolca süt verir, sen de onunla peynir, yoğurt yaparsın.”
Devin hoşuna gitmiş tabii. Almış keçiyi, evine dönmüş. Diğer keçilerin yanına bağlamış yeni keçisini ve gel zaman git zaman günler günleri kovalamış. Bizim dev, çobanın dediği gibi her sabah erkenden uyanmış, güneş doğarken keçisini o çobanın verdiği tarakla bir güzel taramış. Öğleden sonra da taramayı ihmal etmemiş. Bu keçinin verdiği süt de her geçen gün biraz daha artmış. Sütü hem çok verimli, hem de çok lezzetliymiş. Müşterilerinin hepsi özellikle bu keçinin sütünden, peynirlerinden, yoğurtlarından almak istiyormuş. Tabi onlar aldıkça dev de zenginleşiyormuş.
Nihayet dev adamın bu keçisinin sütü, peynir ve yoğurdunun ünü ülke sınırlarını aşmış ve komşu ülkelerden de bu sütten, peynirden ve yoğurttan tatmak, almak için insanlar, dev adamın çiftliğine gelmeye başlamışlar. Bu ürünlerin ününü ilk duyanlar da dev adamın hemen çiftliğinin yakınında bulunan cüceler ülkesinin halkı olmuş tabii. Çiftçilikle uğraşan ismi işbilir olan cüce de bu leziz yiyeceklerin methini duymuş. Dev adamı zaten uzun süredir tanıyor ve kıskanıyormuş. Onun gün geçtikçe zengin olması cücenin hiç hoşuna gitmemiş, kıskançlığı iyice artmış. “Ne yapmalı ne etmeli de sütün bu kadar lezzetli ve bereketli olduğunu öğrenmeli” diye düşünüp planlar kurmaya başlamış.
Biz dönelim bizim devin çiftliğine. Yine bir gün çiftliğinin önü misafirlerle, müşterilerle doluyken, dev, keçilerini tarama ve sağma vaktinin geldiğini söyleyerek izin istemiş. Meğer kıskanç İşbilir cüce de misafirlerin arasında imiş. Hemen gizlice, kimseye görünmeden ve göstermeden dev adamın peşine takılmış ve ne yapıp ne ettiğini izlemeye başlamış.
Dev adam, keçilerini koyduğu ahıra gelmiş. Çobanın verdiği tarağı her zamanki koyduğu yerden almış ve başlamış taramaya. İşbilir de gözlerini ayırmadan dev adamın yaptıklarını seyrediyormuş. Dev ise onun farkına bile varmamış. “Tamam” demiş kendi kendine ellerini oğuşturarak “sonunda anladım. marifet devde değil, taraktaymış. O tarak benim olmalı.” Dev adam ağılda işini bitirip tarağı yerine koymuş ve dışarı çıkmış, cüce de yine kimseye görünmeden ahıra girmiş, gizlice gidip tarağı almış, koynuna sokmuş ve ahırdan çıkmış. Tam bu sırada dev adamın pazardan aldığı keçi başlamış “Meee. Meee. Tarak gitmeeee. Tarak gitmeee…” diye melemeye. Cüce keçinin dile gelmesine çok şaşırmış ama kimseye görünmek istemediği için hemen tarakla beraber kaçıp kendi evine gelmiş.
Ertesi sabah güneş doğarken dev adam yine keçisini taramak üzere ağıla girmiş. Tarağı her zaman koyduğu yere elini uzattığında bir de ne görsün? Tarak yerinde yokmuş. Ahırın her yerini aramış, hatta evi, bahçeyi, ağaçların altını, mutfağı aramış ama tarağı bir türlü bulamamış. Artık sabah erken kalkmayı bırakmış. Keçileriyle eskisi kadar ilgilenmez olmuş.
Yeni aldığı keçi o tarakla taranmadığı için gün geçtikçe sütünü azaltmış. Sadece o mu? Diğer keçilerin de sütleri azalmaya başlamış. Nihayet bir gün gelmiş ve pazardan aldığı keçi artık hiç süt vermez olmuş, ama bir yandan da melemeye başlamış “Tarak gittiiii. Sütüm bittiiii, meee. Meeee. Tarak gittiiii sütüm bittiii…” diye. Dev adam keçisinin böyle söylediğini duyunca tarağı kimin aldığını gördüğünü anlamış. Tarağı bulmak için keçisini de yanına alarak hemen düşmüş yollara.
Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, altı ay bir güz gitmiş. Keçisiyle beraber bir de dönüp arkasına bakmış ki bir arpa boyu yol gitmiş. Yorulunca bir ağacın altına oturmuş dinlenmek için. Keçisini de ağacın hemen yanındaki çayırların içine salmış “Otlasın da karnını doyursun” diye. Gele gele yolu cüceler ülkesine gelmiş.
Orada tanıdığı arkadaşlarını bulmuş ve keçisini taradığı tarağın çalındığını söyleyince hepsi çok üzülmüşler. İçlerinden akıllı olan cüce demiş ki “bu işi seni takip eden, kıskanan ve tarağın kıymetini bilen birisi yapmış olmalı. Evleri bir bir aramaya başlamışlar sonra akıllarına İşbilir gelmiş Hadi bakalım” demişler ve hep beraber İşbilir çiftçi cücenin evine gelmişler.
Çiftçi cüce dev adamı ve diğer cüceleri karşısında görünce önce şaşırmış, korkmuş ama hiç belli etmemiş. Dev adam “tarağım kayboldu. Sen gördün mü” diye sormuş. Çiftçi cüce “Hayır görmedim” diye yalan söyleyince hemen keçi yine melemeye başlamış… “meee. Meee. Yalan söyleme… tarağı aldığını gördüm gözlerimleeee” diye.
Keçinin konuşmasına herkes şaşırmış. Ancak çiftçi cüce tarağı alırken keçinin “tarak gitme, tarak gitmeee meeee..” diye bağırdığını duyduğu için tekrar dile gelebileceğini akıl etmiş, önceden tedbirini almış ve tarağı daha aldığı gün evinin bahçesindeki kuyuya atmış. Derin kuyunun içindeki suyun dibine düşmüş tarak.
Dev adam “keçim yalan mı söylüyor? Tarağımı ver” deyince cüce “bende yok, isterseniz girin arayın” demiş “evimi”. Girmişler, cüce arkadaşları ile evin altını üstüne getirmişler. Hakikaten tarak orda yokmuş.
Bu sırada keçi kapıda, dev adamın bağladığı yerde duruyormuş. Tarağı bulamayınca gitmeye karar vermişler. Dev adam keçinin yanına gelmiş. Dilinin dışarıya sarktığını görünce susadığını anlamış ve bahçedeki kuyuya doğru yürümüş. Keçi kuyunun yanına gelince başını kuyunun içine doğru sokmuş ve başlamış yine melemeye. “Meeee. Tarak kuyunun dibindeeee, tarak kuyunun dibindeeeee…”
Dev adam hemen cüce arkadaşlarından yardım istemiş. İçlerinden cesur cüce gönüllü olmuş. Dev adam, cesur cücenin beline bağladığı iple onu kuyuya indirmiş. Cesur cüce kuyunun dibindeki suyun içinde dev adamın tarağının pırıl pırıl parladığını görmüş ve hemen elini suya daldırıp tarağı almış. Dev onu tekrar yukarı çekmiş. Tarağına kavuştuğu için de çok sevinmiş. Bu sırada çiftçi cüce evinde, pencerenin arkasına saklanmış olanları seyrediyormuş. Dev adam çiftçi cücenin tarağı almasına, “bende değil” diye yalan söylemesine çok sinirlenmiş. Ona bir ders vermek istemiş, ama bir bakmış ki cüce ortada yok!
Bu sırada keçi de dev adamın yanına gelmiş. “Meeee… işte içerdeeee. İşte içerdeeee.” Diye çiftçi cücenin yerini haber vermiş. Diğer cüceler ise araya girip onun cezasını cüceler padişahının vermesi gerektiğini söyleyip çiftçi cüceyi padişaha götürmüşler.
Biz yine dönelim bizim dev adamımıza. Dev adam tarağını ve keçisini almış ve uzun bir yolculuktan sonra dönmüş çiftliğine. Başlamış yine keçisini her sabah ve her öğlen taramaya, sütünü sağmaya. Ama bu defa diğer keçileri de ihmal etmemiş, onları da güzelce taramış. Hepsinin sütü arttıkça artmış, lezzetlendikçe lezzetlenmiş. Dev adamın işleri eskisinden de iyi gitmeye başlamış.
Dev bir gün yine keçilerini tararken pazardan aldığı keçisine “sen konuşmayı nasıl öğrendin” diye sormuş
Keçi yine melemiş ve demiş ki, “ben aslında bir keçi değilim, Devler padişahının kızıyım. Beni satın aldığın çoban aslında kötü bir adam. Beni babamın sarayından kaçırdı.Ve sana verdiği tarağında aslında hiçbir özelliği yok. Marifet senin çalışkanlığında. Eğer benim tüylerimden kesip suya atarsan kurtulurum.”
Dev adam hemen keçinin söylediğini yapmış ve birden ortaya dünyalar güzeli bir kız çıkıvermiş. Çok güzel ışıklar saçıyormuş elbisesi. Güldüğü zaman dev adamın ağılının içi o güne kadar görmediği güzellikte renklerle doluyormuş.
Devler padişahının kızı dev adama çok teşekkür etmiş. Evine, babasının diyarına dönmek istediğini söylemiş. Hatta deve de teklif etmiş birlikte gidelim. Babamla seni tanıştırırım. Yaptığın iyiliğin altında kalmaz babam. Demiş. Dev adam bu teklifi kabul edince periler padişahının kızı ondan gözlerini yummasını istemiş. Dev adam yummuş. “Aç gözünü” demiş açmış. Bir de ne görsün. Saraya gelmişler. Periler padişahının kızı koşa koşa babasının yanına gitmiş ve bütün olan biteni anlatmış.
Padişah, kızını kurtaran bu iyi yürekli kocaman adama çok güzel ve kıymetli hediyeler vermiş. Artık dost olduklarını, başı ne zaman derde girerse mutlaka kendisine gelmesini söylemiş.
Dev adam aldığı hediyelerle evine dönmüş. Elinde kalan gerçek keçileriyle mutlu bir şekilde yaşayıp gitmiş.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
Bu masal da burada bitmiş.